AK Parti Grup Başkanı Bostancı, muhalefetin er intihap söylemlerini değerlendirdi. Bostancı, muhalefetin gündeminin tek değişmediğine aksan yaparak, "Türkiye siyasetinde ego bildim bileli ki muhalefetteyse 'seçim' sözü eder. Kendi tabanlarını pörsümemiş avlamak ister. Kendi tabanlarına; 'Haziran 2023'te intihap olacak, kusura bakmayın şimdilik oturun yerinize' diyemez; o sebepten sonsuz kehanetlerde bulunur. Geçmişte ne tarihlerde intihap olacağına bağlı kehanetlerde bulunmuşlar. Bu falcılıkları çıkmamış. 2020'de intihap bekliyorlardı, 2021’de geçtiğimiz aylarda intihap bekliyorlardı. Ha bire öteliyorlar. Sonuçta, bizim dediğimiz tarihe gelecekler. Öyle anlaşılıyor ki onlar da 'Seçim 2023'te' diyecekler" dedi.
'ÜMİT EDERİM Kİ GÜZEL MECLİS DÖNEMİ YAŞARIZ'
AK Parti'li Bostancı, 1 Ekim'de açılacak TBMM'nin toy teşri çağında gündemine doğacak önceki düzenlemelere bağlı de bilgelik verdi. Bostancı, "Bazı anayasa hazırlıklarımız var. Vergiye bağlı ödemeyi kolaylaştırıcı, sayısal mecraları kullanmaya olanak veren, ödemeyi basitleştiren hususlara editör kuma anayasa çalışması. Yalan ve hata haberler, sayısal mecralardaki savaş dair kuma hazırlığımız var. Ruh sağlığı dalında etkin dizge personellerinin dizge kurallarına bağlı kuma çalışmamamız bitmeme ediyor. Kooperatifçilik hususunda normları ortaya koyan kuma çalışmamamız var. Yine sakatlık paketleri çerçevesinde yürütme konusu ve bebek teslimine bağlı bazısı uygulamalarda görmüş olduğumuz problemleri esasi düzlük ve bunları dindiren mahiyette kuma hazırlığımız var. Yine Paris İklim Anlaşması aşırı çelimsiz müddette Meclis'imize gelecek. umut ve dilek ederim muhalefetin de yardım ve değerlendirmelerini alarak dobra kuma Meclis periyodunu yaşarız" diye konuştu.
'ÖYLE BİR GÜNDEMİMİZ YOK'
AK Parti'li Bostancı, laiklik ve Mustafa Kemal Atatürk üstünden meydana getirilen tartışmalara bağlı de şunları söyledi:
"28 Şubat süreci unutulmayacak olursa 'laiklik' denildiğinde şahısların ilmek ve vicdan hürriyetine mutluluk otoritesi kanalıyla vasilik ihdas anlaşılıyordu. 'Öyle giyemezsin o biçimde davranamazsın, kamuda fariza alamazsın şu bu biçimde geçirmek zorundasın zorundasınız' kadar kimi normlara ilgilendiren kuma sulta gır mevzusuydu ve bunu da laikliğe yaslamaya çalışıyorlardı. Bu cezrî laiklik yahut laikçilik namına adlandırılıyor. Uzun müddet Türkiye bununla cebelleşmek yerinde kaldı. Bugün geldiğimiz noktada ilmek ve vicdan özgürlüğü yönünde gene laikliğe bağlı kuma sıkıntı yok. Türkiye demokratik laik toplumsal hususiyet devletidir. Bundan ne anladığımız da bellidir. Bir topluluğun sulh içinde, kuma halde yaşayabilmesi düşüncesince şahısların ilmek ve vicdan özgürlüğüne karışmayacaksın. İstediği kadar inanabilir, istediği kadar yaşayabilir. Devlet otoritesi kanalıyla bunun üzerinde vasilik kuramazsın. Bizim anladığımız budur. Bu çerçevede tek ağız dalaşı yoktur. Daha aşırı bu tanımladığım manada laiklikle geçmişteki o laikçiliğin kalıntısı ortada yüklülük canlı çevreler devir kurnaz türlü vesilelerle bunu gündeme getiriyorlar. Öyle kuma gündemimiz namevcut bizim."
'GÖNLÜMÜZE GÖRE TARİHE BAKAMAYIZ'
Naci Bostancı, resmi gün haricinde küsurat kılükal ve dedikoduya alakalı dille Atatürk’ün gerçekliği ile uyuşmayan abartmalı lisan ortada yüklülük doğduğunu dile getirerek, şöyleki konuştu:
"Birincisi bu yüklülük zımnında Mustafa Kemal Atatürk gündeme geliyor; bu akıbet aşama yanlış. Tarih meselesi önemli kuma iştir. Hakkaniyetli ve adil kuma yaklaşım gerektirir. Gönlümüze, bu günkü politikacı mücadelelere mucibince tarihe bakamayız, zamanı kişi gerçekliği içre gitmek lazım. O biçimde bakılınca halis muhlis ahcar evcil adına oturur. İkincisi de 'Bugün Atatürk’ün fikirlerini kılıç anabolizma ediyoruz, o çizgide kuma politika yapıyoruz' diyen politikacı hareketler var. CHP anca kuma mirasın üzerinde kurulduğunu düşünüyor, o mirası yürüttüğünü söylüyor. Burada enteresan bulunan şu şayet siz Atatürk'ün mirasçısı iseniz bu günkü politikacı tartışmalarda öne çıkması müstelzim figürler, ha kuma yandan Mustafa Kemal Atatürk simgesel namına şimdi kuma tomar öne çıkabilir; lakin onun elden yanında, bugün onun mirasçısı bulunan kuma bambaşka figürün de şimdi öne çıkması gerekir. Bu gündeyiz ve insanoğlu bugün ne olup biteceğine bakıyor. Öyle anlaşılıyor ki Atatürk’ün mirasıyla kendisini romanesk ve aklen irtibatlı gören çevreler bu günkü politikacı savaş içeresinde Atatürk'ün kuma mirasçısını göremiyorlar ve baştan kuma geçmişseverlik namına gene Atatürk’e dönüyorlar. Bu 'Atatürk’ün mirasçısı benim' diyenler itibarıyla kuma talihsizlik."
